TANKUT HOCANIN ARDINDAN...
O; sıradışı bir liderin halkıyla birlikte verdiği özgürlük savaşını yepyeni bir efsaneneye dönüştürerek bronzla yazmıştır.

GÜNSELİ İNAL


Zamansız ölümler her zaman “derin izler” bırakır. Çünkü gelecekten beklentiler çoktur. Acısı da o oranda zamana kesintisiz yayılır. Ancak bırakılan yapıtların varlığı, hem unutulmamayı hem de unutturulmamayı sağlar.
Son görüştüğüm günü hatırladığımda, O belki böyle bir armağanı Safranbolu’ya kazandırmanın mutluluğunu yaşıyordu… Eşiyle birlikte açılışa katılanların coşkulu heyecanını paylaşıyordu… Bu benim için de farklı duyguları yaşamama neden oldu. Atatürk ile kente katkıda bulunanların birlikteliğini vurgulayan anıt, ayrı bir anlam taşıyordu. Aralarında birden kendimi fark etmem, benden gizli bulduğu fotoğraflarımdan varlığımı eklemesi, paylaşılması güç bir “anı” olarak belleğimde yer etti… Yaşamımda unutulmaz bir gün olarak kaldı…

METİN SÖZEN


Çanakkale'de,Kastamonu'da Zonguldak'ta,
Kocatepe'de insanlarımızı, Kuvayı Milliye destanını anıtlaştırdı
Tankut Öktem' le bir yurttaş olarak tanışmam çok geç oldu. Önce, ayırdında olmadan, yapıtlarıyla karşılaştım. Çanakkale'de yaralı düşman askerini taşıyan heykel ne kadar etkileyicidir.
Devamı...
Sonra, Kocatepe'de karşıma çıktı; düşünceli ama çok heybetli başkomutan heykeli olarak. Kocatepe'den bile koca bir heykel.
Bir komando askeri... Bir sınır karakolunda vatanı bekleyen aslanlardan biri... Ne kadar da yakışıklı... Aman Allahım, o genç asker daha geçen gün toprağa verdiğimiz Mehmet'e ne kadar benziyor.
Tankut Öktem'in, Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük eseri Cumhuriyeti günlük yaşamımıza, caddelerimize taşıyan sanatçı olduğunun ayırdında bir yurttaşım. Öyleyse onu anlatma görevi bana düşüyor.
Aslında, şaşılacak bir şey de yok! Cumhuriyete şaşı bakan aydınların Tankut Öktem'e doğru bakacak halleri yok!. Onlar postmodern sanatı, TV programlarını tartışmaya devam ededursunlar.
Tankut Öktem ülkenin dört bir yanına yerleştirdiği heykellerle Cumhuriyetin aydınlık yolunu gösteriyor yurttaşlara...


Hocası Aristo 'nun Büyük İskender' e "Tarihi yapanlar sizlersiniz, bize yazmak düşer" dediği söylenir.
Tarihi Gazi'nin yaptığına kuşku yok, ama bizde yazanlar (yontanlar) da yaman çıktı. Nâzım 'ın anlatmaya başladığı o büyük destanı (Kuvayı Milliye) Tankut Öktem sürdürdü. Şimdi biz yurttaşlara düşen, sevdiklerimizi yanımıza alıp Kastamonu'ya Türk Kadını Anıtı'nı, Çorlu'ya Balkan Savaşları Anıtı'nı, vb. görmeye gitmek olmalı.
Ben, kendi hesabıma, Tankut Öktem'le yurttaşlık ilişkimi sürdüreceğim. Bir de ilk fırsatta yolumu Gemlik Kumla'dan geçireceğim.

Dr. CÜNEYT AKALIN
Cumhuriyet

Dr. CÜNEYT AKALIN


O gün unutulmaz bir zamanı yaşadım. O kısa güne neleri sığdırdık anlatılması zor. Defalarca davet ettiği ve bir türlü gidemediğim Kumla’da ki atolyesine Aydın Erkmen’le gidiyoruz.Bu sefer ki gidişimin heyecanı başka;Tankut bizlerin büstünü yapacak... Yakın zamanlarda yaratıkların (gericelerin) yaktığı,yeniden düzenlediği,inadına daha güzelini yaptığını söylediği atolyesini de göreceğiz.
Devamı...
Yol boyunca hep onu konuşuyoruz...Yaptığı onca anıtları...İstanbul’da Hava Harp Okulundaki,Manisa Ordu Evi önündeki askerlerini,Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önündekini,Marmaris,Sivas,İzmir ,Zongulda,Kastomonu,Kıbrıs, ....Ve onca işin arasında okul günlerinden ,yöneticiliğinden,hocalığından konuşuyoruz..Yolculuğumuz öyle çabuk geçti ki ,birde baktık Kumla’da Tankut Öktem Bulvarındayız.Yol boyunca atölyesine giden sokakta Anıtların birer model kalıpları ve bitmiş heykelleri...Atlı süvariler Çanakkale şehitler Anıtından detaylar,Nazım Hikmet,dağlarca ve atolyenin hemen yanı başında ATATÜRK ve gençlik anıtı...
Yemyeşil ağaçların arasında ki o cıvıl cıvıl atolyesinde sevinçle karşılıyor bizi..İlk gören bir yabancı,onun bir asker olduğunu zanneder,ayağında asker pantalonu,postalları ve yeşil gri kolsuz fanilası ile bir ‘’sanat eri’’
Atolyenin girişinde tam teçhizat tüfek omuzda bir MODEL asker sırasını beklemekte bir anıt yapımı hazırlığı içinde...Her bir köşede çalışan insanlar....
İki katlı bir iskele ,mekanik inen çıkan vinçler.
Başlangıçta biraz soyut görünen heykelin,anıtın parçaları hazırlanırken yakalmıştık TANKUT’u. Hemen proje hakkında bilgi vermeye başladı.Gördüklerimiz ,bittiğinde dünyanın üçüncü büyük heykeli olacağını söylediği Anıt heykel topluluğu...Manisa Cumhuriyet ve özgürlük Anıtı imiş..
Atölye ancak bir film makinası ile inandırıcı olarak gösterebilir.Biz Aydın’la fotoğraf makinası ile deklanşöre basmaya başlıyoruz.Yeni atölye eskisine göre daha büyük, geniş ve yüksek tavanlı.AYDINLIK.İçeriye yer yer renk benekleri giriyor.Sonradan fark ettim,girişe renkli kare camlar yerleştirmiş.,onların yansıması...Her tarafta yapmakta olduğu anıtın parçaları,bu yarım görünen detaylar birleştirilmeyi bekliyorlar.Camın önünde büyük akvaryum,içinde mutlu yüzen balıklar.O güne kadar görmediğim cinsten birçoğu...Atölyenin içinde en çok yer alan kısım cins cins güvercinlere ayrılmış.Tavana kadar kuş kafesleri yerli yerinde, siyah, beyaz, kahverengi, gri cins güvercinler...Atölye içinde hür uçuşuyorlar.Barışın simgesi güvercinler,onlar da vakti gelince anıt kompozisyonda rol alacaklar....Alt katlar renkli muhabbet kuşlarının...
İnanılmaz ötücü kanaryalar.Kendi yetiştirdiği kuluçkadan ürettiği yangından kurtulmuş kuşları..Ötüşüp uçuşuyorlar...
Yardımcılarının kimi kalıp alıyor,kimi kaynak yaparak heykellerin omurgalarını oluşturmaktalar.
Tankut yolculuğumuzun nasıl geçtiğini soruyor ve soluk soluğa yapıtına devam ediyor.Hiç ara vermeden.Kuş sesleri atolyedeki aletlerin sesleri arasından klasik bir müzik sesi duyuyoruz derinden gelen.Çok sevdiği Beethoven..
Pastorel çaylarımız bir Japon sanatcı getiriyor,o da heykeltraş,Tankut hakkında bilgi toplayan bir misafir.Öğreneceği birşeyleri var...Anıt eskizlerini gösteriyor çat pat Türkcesi ile...
Dışarıdan da sesler geliyor:Horoz,tavuk,hindi,köpek sesleri...Ve bahçe görülmemiş bir konumda ..Tabiat olanca yalınlığı ile bırakılmış yaban bir çicek bahçesi gibi...Bütün bu görüntülere başka heykeller,çoğunlukla hayvan heykelleri ekleniyor:dev kangal köpekleri azgın bir boğa hatırladıklarım..Üst üste konmuş dişi ve erkek heykel kalıpları ,zeytinlik içinde monte edilecek başka bir Atatatürk anıtı;başöğretmen Atatürk ve gençlik kompozisyonu... Biz hayranlıkla Aydın ile bahçede dolaşırken işine ara verdi ve gördüklerimiz hakkında tek tek bilgi verirken 2050 yılına kadar iş alamayacağını şaka ile söylediği zaman kalbim duruyordu az daha!
DAYANAMADIM;
‘’-Tankutcuğum,bizim büstler hangi sene yapılacak?’’diye sordum....
‘’DÜN yapılacak!’’dedi..Yani hemen...
Biz bahçedeyken büstlerin demir kaideleri,yapım aşamasındaki çamur dahil her şeyleri hazırlamış,bizi bekliyormuş...
İki büst için zaman çok değil!Her şey hazır dediği yerde iki çamur yığını!
Biri oldukça büyük!Diğeri insan ölçülerine yakın...Büyük olanı gösterip:
‘’-Bu seninki!’’dedi.Yadırgadım...
‘’-Benim kafam bu kadar büyük nasıl olacak?’’diye sorunca cevabı çarpıcı oldu:
‘’-Senin büstünü anıt ölçülerinde hazırlattım!’’
Şaşkınlığım daha da arttı!
Öğlen olmuştu.’’-Yoldan geldiniz,önce buranın balıklarını bir güzel tadalım!’’dedi.Deniz kenarında ki restoranda o inanılmaz çeşitteki balıklarla şölen yaşadık...Sonbaharın o nadir sımsıcak güneşi altında...
Yemek sonrası başlayacaktı çalışmaya.Herşey hazırlamıştı.Benim merak ettiğim kaç saat model duracağımdı...
Çamurla dans..Ona çok yakışıyor inanın bu söz...
Konuşmuyor,vücudu her tarafa dönüyor,sağıma geçiyor,solumdan bakıyor,iki eli çamurda..Çamur eksiliyor,koparıyor, ilave ediyor..Bir pergelle ölçeklendiriyor çamurun sesini ve tırnakları ile şekillenmesini hayranlıkla izliyorum işinin ağır ustalığını arkadaşımın...Bir ara’’-dur bakayım!’’dedim.
Yarım saat kadar olmuştu veya biraz daha fazla...Keşke saat tutsaydık.O kareleri hareketli saptasaydık..O kısacık zaman diliminde benim gerçeğe yakın(insan aynada bile kendine yabancıdır,ötekidir)anıt ölçüsündeki büstüme bakıyordu.
Yüzü terlemişti,’’-Nasıl buldun?’’demedi...
‘’Galiba oldu!’’ dedi sadece...Sessizlik!!!....

MUSTAFA PİLEVNELİ

MUSTAFA PİLEVNELİ

San’at ortamlarında hep yanyanaydık....
Akla gelir miydi bizlerden birden uzaklaşacağı?
Yüce Tanrıya sitemlerimle
İSYANIM
SEN bir TANRI isen...
Uzat bena elini...Seni duyam
SEN bende isen seslen beni,çığır beni,
SEN bir çiçeksen koklan beni
SEN bir yel isen sür beni...
Su isen boğ beni
Peki(!)
SEN nesin TANRIM
Devamı...
Ruhumda sazım ...derdimin sazı mısın
Gerçekten varsan
Sahi SEN sağmısın.
Sevgili Tankut’u anlatabilmek için şüphesiz Stefan Zweig gibi bir empati gücüne sahip olmak gerekir.Bu da beni aşar...Üstelik aziz ruhu önünde.
Ancak belki şunları seslendirebilirim;
ATATÜRK O’nun aydınlanma sembolü-idolü idi.O’nun ilhamlarıyla Ulusumuzu-Çanakkalelerden-Gelibolulardan ve Anadolu’nun pek çok yöresinden coşkuyla bizlere yüzlerce kez aktaran Tankutumuzdur.
San’at kalbinde doğan figürleri Usta elleriyle canlandırır,gözler önüne sererdi....çizer-dökerdi.
Bizlere de O’nu her vesile ile yad etmek düşüyor.
O’nu şad etmek ,rahatlatmak,geleceğin aydınlıklarına koşmak-koşmakla olacak,
Ve;
Güneşin ilk ışıkları da Yüce Atamız ile Ulu yaratıcı ustamızın kalpleri üzerine doğacaktır.
Evet Bilirim
ONSUZLUK
Heyli-heyli zor
BE-BA
Sazda aranan Ses gibi Yar imdi berduş
Mızrabın bi-hoş
Tanrıya niyaz da boş imdi
Kararlığında Leyl’in
Pusişin de boş
Bulvar ıslak
Rüzgar sarhoş
Nevbaharında hicranım gibi...

BEHRUZ ÇİNİCİ

BEHRUZ ÇİNİCİ